fotograf kareleri hayatı ne kadar yansıtır veya fotograf kareleri hayattan daha fazlasını anlatabilir mi, her sorunun bir cevabı olması gerekir mi yoksa soruyu sormuş olmak yeterli midir..

saptırılan bazı kavramlar

Bazı kesimlerce Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren kullanılagelen sözcükler, anlam sapmasına uğratılıp, yerlerine yeni sözcükler getirilerek Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesine (devrimler ve ilkelerine) karşı duruş sergilenmeye, hatta karşı devrime yol açılmaya çalışılmaktadır. Bu yaklaşım tamamen dış kaynaklı kışkırtmaların sonucu olsa da, yurttaşlarca insan hakları ve özgürlük düşüncelerinin (bu kavramların yine bu dış kaynaklar tarafından kendilerince kendileri ve diğerleri icin yeniden yorumlanmasıyla) sonucu olduğu şeklinde algılanmakta (hatta yaygın basın yayın organlarınca algılattırılmakta) ve beyinlerinde yer etmektedir. Ne yazıktır ki bu tür yaklaşımlar sömürgeci İngiltere ve Amerika'nın en basit tanımı ile 'böl ve yönet' politikasının en belirgin özelliğidir. Bu nedenle aşağıdaki sözcükleri TDK sözlük tanımlarını tekrar hatırlatmak istedim.

Türk : Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan halk ve bu halktan olan kimse.
Irkçılık : İnsanların toplumsal özelliklerini biyolojik, ırksal özelliklerine indirgeyerek bir ırkın başka ırklara üstün olduğunu öne süren öğreti. (Alman ırkının üstün olduğuna inanmak gibi)
Asimilasyon : Farklı kökenden gelen azınlıkları veya etnik grupları, bunların kültür birikimlerini, kimliklerini baskın doku ve yapı içinde eriterek yok etme sürecinin sonu. (Kızılderililere uygulanmış ve uygulanmaya devam eden soykırım)
Milliyetçilik : Maddi ve manevi açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı. (Ulusalcılık) (Irkçılıktan ayrılan en önemli yanı, bir ırkın üstün tutulması değil, hangi soydan olursa olsun, milleti oluşturan kişilerin bir bütün olan çıkarlarının üstün tutulması ve asimilasyondan ayrılan en önemli yanı da farklı kökenlerin bir arada, ortak bir ülküde birleşmesidir.)

1000 yıldan beri Anadolu'ya hakim olan halklar (Anadolu Selçukluları, Osmanlılar, Türkler), Doğu felsefesiyle olan derin bağlarından dolayı, sömürgeci batı toplumlarının aksine, insanlara biyolojik, soysal ve dinsel özelliklerinden dolayı ayrımcılık yapmamıştır ve onları asimile etmeye çalışmamış, sömürmemiştir. Bu nedenle Türk kelimesi yerine Türkiyeli ya da Türkiye insanı sözcüklerini kullanmak demek dış güçlerin böl ve yönet politikasına gizliden hizmet etmek demektir. İnsancıl bir yaklaşım benimsemiş olan bu halkın, yıllarca barbarlar olarak tanımlanması ne kadar yanıltıcı ise şimdi de Türk sözcüğünü kullandığı için bölücü/ayrımcı/ırkçı diye nitelendirilmesi de o kadar yanıltıcı ve gerçek dışıdır. Ancak elbetteki her toplumda farklı görüşleri olan insanlar ve faklı uygulamaların gereğine inanlar vardır ancak bu toplumun geneline yayılamaz. (Bununla beraber hiçbir Fransa vatandaşının kendini Fransız diye tanımlamadığı bir dünyadada yaşamadığımızın bilincinde olmalıyız.)

Batılı devletler ve Amerika'nın bugün ülkemiz üzerimizde oynadığı oyunlara, 'insancıl bir yaklaşımı benimsemiş kimse' olarak, kendimizi inandırırsak, Ergenekon 'name'sinde, insan haklarına göre suçluluğu kanıtlanana kadar suçsuz olması gereken insanların, özgürlüklerinden alıkonulmasına ve hatta yaşamlarının tehlikeye atılmasına, neden olanları da 'devletlerinin bekası için gerekeni yaptığına inanan iyi bürokrat' olarak adlandıramalıyız.

peki neden bu kadar çok konuştum.. yugoslavya, iran, rwanda.. vb. birçok örnekten biri olmamızı isteyenlere karşı, türk halkı olarak istemediğimizi düşündüğüm için..